Ekim 29, 2008

Maviii...

Mavi, yeme içgüdüsünü azaltan bir renkmiş . O yüzden bu fast-food zincirleri içeride mavi hiçbir şey kullanmazlarmış. Tüm diyet ürünlerinin de mavi yazı ve logo kullanmaları bundan sebepmiş. Süt ve süt ürünleri ise sağlıklı şişmanlatıcı olmadıklarını anlatmak için maviyi ve yeşili tercih ederlermiş.

Şimdi bu manzaranın altında bu yazı ne alaka di mi ?? Yok yok karıştırmadım sınıflarımızın renklerini seçmemiz istendiğinden beri renklerin dilini araştırmak aklımdaydı az önce baktım ve bu yazıları gördüm ordan da bugün Amasra da nefiss balığını yerken manzaranın da keyfine vardığımız ( üstteki manzara diil yalnış anlaşılmasın ) Mavi Yeşil restorantı düşündüm yahuu böyle ise insan orda bişey yemek istemez ki die düşünürken bizim nasıl götürdüğümüz aklıma geldi hıııı dedim adında var mekanda renkler yok :))
Eveet var mıdır bu renklerin dilini bilen ?? Ben açıklı koyulu lila tercih ettim onunla ilgili nette bilgi sahibi olamadım.Ama maviymiş rahatlatıcı etkisi olan hatta Amerika'da bir ilkokulun duvarlarını beyaz ve portakal renginden, maviye çevirmişler, çocukların notlarının yükseldiğini ve yaramazlıklarının azaldığını tespit etmişler, bizimkiler koridorda ele avuca sığmaz olduklarından sebep oraları mavi mi yapsak var mıdır bunun uzmanı ??

d.n...:)) Resimdeki oltanın ucuna her gün 3-4 kalkan takılırmış o oltanın diğer ucunda olmak istedim ...

Cumhuriyetimiz kutlu olsun...


29 Ekim 1923’de Mustafa Kemal Atatürk Halk Fırkası Grubu’nda bir konuşma yapar ve bu konuşmanın arkasından İsmet Paşa değişiklik tasarısını okur. Parti grubunda kabul edilen tasarı akşam Meclis tarafından saat 20.30’da birçok mebusun “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri arasında kabul edilir. Cumhurbaşkanlığına da saat 2O.45’te Mustafa Kemal Atatürk seçilir.

Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk hükümetini kurmak üzere İsmet Paşa’ya görev verilir, Meclis Başkanlığı’na da Fethi Bey seçilir.

Cumhuriyet’in ilanı Türk milleti tarafından büyük bir sevinçle karşılanmış, birkaç küçük gazete ve bazı kimseler bu sevince katılmaktan çekinmişlerdir. Şimdilerde etrafımızda bolca gördüklerimizin dedeleridir muhtemelen . Cumhuriyet’in ilanı Mustafa Kemal Atatürk’ün sabırlı bir şekilde sürdürdüğü bir mücadele ve kararlılık sonucunda gerçekleşmiş, Türk milleti demokratik devlet yönünde atılan bu adımı desteklemiştir.

“Cumhuriyet’in ilanının 85.Yılında Atatürk’ün 4 Aralık 1923 te Tercüman-ı Hakikat başyazarına verdiği demeçte söylediği “ Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu istihsal için mebzulen kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müessesatımızı müdafaa için lazım olanı yapmaya amadeyiz...”
Sözlerini, Cumhuriyete verdiği önemi ortaya koyması açısından çok iyi anlamalı ve demokratik, çağdaş milli, laik yolda Türkiye’nin onun hedef gösterdiği şekilde gelişmesini sağlamak en büyük hedefimiz olmalıdır....
Yaşasın Cumhuriyet...

Ekim 27, 2008

Okuyorummm...

Son siparişlerimin keyfin ortasına denk geldi incelemeye alınmaları ... Son zamanlarda kitap siparişlerim artmaya başladı hep 1-2 kitap alırdım bu aralar kurtluktan mı yoksa kendimi kaybetmekten mi bilmiyorum pek çok kitap var aklımda olan okunmayı bekleyen eski siparişlerimden de hala okunmamışlar dururken bunlara merak sardım...Elimde bi kitap dururken başka bi kitabı görüp meraklanıp okumaya başlayabiliyorum şu an hali hazırda okuduğum 2 kitap varken bu sayı her an 3 e 5 e çıkabilir :))

~~ Boleyn kızı yazdan beri aklımda Kraliçe nin Soytarısı nı Boleyn Kızı nın devamı olduğunu bilmeme rağmen daha önce okumuştum ama önceliği buna vermicem ,en sona saklayıp keyfini çıkarmak lazım tarih entrika ne ararsan var ...

~~ Destina ; '' Bu romanda yazılı herşey doğru, hiç bir şey gerçek değildir '' sizcede ilginç değil mi??

~~ Adı Aylin ve Başucumda Müzik daha önce okuduğum çok etkilendiğim ,tekrar okumak , kitaplığımda görmek ,arada elime almak, sayfalarında gezinmek istediğim kitaplardan ...

~~ Uçurtma Avcısı ve Son Ada meraktayım bi an önce okumak istiyorum...

Hımmm tabi bide Ezginin Günlüğü ' nden '' Dargın mıyız '', takıldık bu aralar çok keyifli hele sabah mahmurluğuna birebir ...

Oyuna devammm !!!

Hem ordayım hem burda http://www.ultrareach.com/ sayesinde resim de yüklüyorum yorumları da yönetebiliyorum biraz ağır işlese de hepsini yapabiliyoruz bunlardan haberdar olmayanlar da yavaş yavaş olucak bloglar orda ya da burda bi şekilde yazılacak ama bu gerçeği değiştiriyor mu tabiii ki hayır...
Nasıl bi ülkede yaşadığımız şamar gibi yüzümüze bi kere daha çarptı yok efenimmm Digitürk maç yayınları yapan bloglar varmışşşş hadi canım eeeee biz de mi yaptık yooo biz niye okunamıyoruz niye olsun aciz bi ülkedeyiz de o yüzden her şeye alıştık alıştırılıyoruz uygar bi toplumda böyle bi rezalet olmaz olamaz...
Sesimizi duyuralım bi şekilde yapalım bunu imza kampanyalarına katılalım,sansüre hayırrr diyelimmm...
http://www.bloghareketgunu.com/imza/bloguma-dokunma/index.php

http://blogspotacilsin.wordpress.com/

Meyve salatası sinirlere iyi gelir :))))

Dilediğiniz tüm meyveleri istediğimiz gibi kaselere yerleştirip üzerlerine de çilekli jöleyi tarifindeki gibi pişirip sıcakken döküyoruz ve 2 saat jölenin donmasını bekleyip servis yapıyoruz hem şık hem de sunum kolaylığı sağlıyor ,meyve yıka getir tabaklara servis et derdi yokkk ,üzerine bir de ooooo harika sesleri daha ne olsun :))

Bu görüntüye kivi , çilek ve kivili jöle de çok yakışır eminim ki farklı meyve salatalarında ve sansürsüz günlerde buluşmak üzere...

Ekim 26, 2008

Deneme yayını...

Ses 1-2 , Sesim geliyorrr muuuu??? Ben daha yeni Blogspot a alışmışken şimdi bir de Wordpresss e alışmaya çalışıyorum zaten resimlerimde geçmedi bi sürü işlem gerekmiş sanırım oy oy oy ,sevmedim ben burayı,alışır mıyım bilmeeem…

Evet bu yazı wordpress de yayınlandı,herşeye inat burda da yazmaya devam etmek istiyorum,fakat ne yorumları yönetebiliyor ne de resim ekliyebiliyorum...

Yeni adresim hiç benim bloğummuş gibi gelmese de; http://elifcee.wordpress.com

henüz yeni taşındı tadilat vs işleri hala sürmekte,işlemler tamamlandıkça daha bi benim bloğum olmaya başlar umarım...

Ekim 24, 2008

Blogspot kapanmışşş...

Yok artık diyorum başkada bişey diyemiyorum ,fıkra gibi bişey bu ee noldu kapattık bitti...

Bi dönemin milli eğitim bakanının ''bu okullar olmasa ben milli eğitim i ne güzel yönetirdim'' demesi gibi bişey...

Kötü haberi tlf nuyla çok mutlu olduğum Perili Köşk den aldım,çok daha güzel bi yazı olmalıydı bu tabii ama akıbeti belli olmayan bloğa maalesef ....

Umutsuzluğumu kaybetmek istemiyorum yok bu kadar da olamaz diyorum ...

Yasaklı zihniyetin bi rezaleti daha işte,bakalım daha ne rezillikler görücez...

d.n...Bloğuma vtunnel den ulaşabiliyorum , trajikomik bi durum...

Adım Sonbahar...

~~
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
~~
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar
~~
ATTİLA İLHAN

~~ Özledimmm daha şimdiden!!! Baharı ama en çokda yazı...

Ekim 22, 2008

Dalya @ Kafir !!!

Bloğumun Dalya deyişi tatilde okuduğum ve uzun zamandır yazmak istediğim Kafir e denk geldi...Etkileyici bi roman otobiyografi okumayı özellikle severim ama Ayaan Hırsi Magan ın hayat hikayesi son derece düşündürücü ....

Ayaan Hırsi Somalili çocukluğu büyükannesinin hikayeleri eşliğinde doğduğu ülkenin yanısıra Kenya, Sudi Arabistan ve Etiyopya gibi ülkelerde çoğunlukla babasının Somali hükümetiyle çatışması yüzünden kaçak olarak geçiyor.Annesi ,babası onlardan ayrı olduğu sonrasında da başkasıyla yaşadığı için sürekli bunalımda ve bunun acısını da çocuklarını sıkca döverek çıkarıyor,büyükannesi tarafından babasının ve annesinin istememelerine rağmen gizlice kızkardeşiyle birlikte ilkel şartlarda sünnet ettiriliyor,Kuran hocası tarafından dine dair sorulaı olduğu için dövüleek kafası parçalanmış tüm bunlara rağmen yaşamaktan vazgeçmemiş ve sorularından asla bıkmamıştır...

Ailesinden gizli evlenmiş fakat hata yaptığının çabuk farkına varmış babası tarafından hiç istemediği biiyle evlendirilince ülkede o dönemde olan iç savaşında etkisiyle kocasının yanına ABD ye gitmek bahanesiyle önce Almanya ya ordan da izini tüm ailesine kaybettirmek için Hollanda ya mülteci olarak sığınmıştır.Zoru başarmış Hollanda vatandaşlığına kabul edilmiş pek çok dil öğrenmiş yapamazsın diyenlere rağmen siyaset bilimi okumuş ve parlementer olmuştur..

Somali,Sudi Arabistan ve Kenya da yaşadığı dönemlerde namaz kılan ,saçını örten ve ailesine itaatkar olan Ayaan Hırsi Hollanda da eşitliği kadın ve insan haklarını görünce dinini sorgulamaya başlıyor.Yaşadıkları kendi kabilesinde kadınların eve hapsedilmeleri, erkeklerin hep bi adım gerisinde olmaları ,kendi haklarında bile karar verme yetkisine sahip olmamaları,dövülmeleri,sünnet edilmeleri ve tüm bunların İslam kuralları olarak yansıtılması,Kuran ı açıp okuduğunda bunları orda da gördüğünü düşünmesi üzerine dinden soğuyor. Batıya sığınmış müslüman kadınların haklarını savunan ,İslam dininde reform yapılmasında ısrarcı olan bir Özgürlük savaşçısına dönüşüyor.Tüm değerlerine karşı gelip Ateist olduğunu önce kendine sonrada bi toplantı esnasında herkese itiraf ediyor.Kendini Allahın kılcı olarak görenler tarafından bir numaralı hedef haline getirilip ,tehdit ediliyor...

Hirsi Ali'yi spotlar altına sokansa, söz konusu tezlerine tepki sonucunda yaşanan vahim bir olay: Hollandalı film yönetmeni Theo van Gogh'un öldürülmesi. Van Gogh, senaryosunu Hirsi Ali'nin yazdığı "Submission" (Boyun Eğme) adlı kısa filmde İslam'a hareket ettiği gerekçesiyle, Kasım 2004'te Amsterdam'da kanlı bir saldırıyla öldürülüyor, cinayeti işleyen Muhammed Bouyeri adlı İslamcı militan, bir sonraki hedefin Hirsi Ali olduğunu belirten bir de not bırakıyor. Somalili genç kadın o zamandan bu yana polis korumasında yaşıyor ...

Bunca olumsuzluğa rağmen Ayaan Hırsi Magan ( Hollanda vatandaşlığına başvururken Ali soyadını alıyor ve bu yalanda Hollanda milletvekilliği sırasında vatandaşlıktan çıkarılmasına sebep oluyor) ın yaşama azmi ve önüne çıkan zorluklarla başa çıkabilmesi müthişş.Bu mücadeleyi gösterebilecek kadar güçlü ve kararlı olmak herkesin üstesinden gelebileceği bişey diil .Kafir, Hırsi Ali nin inançlarının geçirdiği evrimin,demir gibi sağlam iradesinin ve din adına yapılan haksızlıklarla mücadelesinin öyküsüdür...

Ekim 21, 2008

Peynir ve mantarlı kanepeler...

Yine bir pazar keyfine arkadaşlık eden kanepeler...
Mantar hafif yağda sotelenerek peynir ,maydanoz, tuz ve karabiberle harmanlanarak 2 ye bölünmüş hamburger ekmeklerinin üzerine sürülür üzerine kaşar peyniri ve biber konularak fırında üzeri kızarana kadar pişirilir, aslında kaşar peyniri ve biber ikilisine domatesde çok güzel eşlik edebilir ama sanırım kendileri el altında diildir...Kanepeler çay, zeytin, peynir eşliğinde gazete ve pazar keyfine ortak olur...
Bu köşeyi okuyun mutlaka bugün ve her gün...

Ekim 19, 2008

Uluslararası Arkadaşlık Ödülü / Friendship Around The World Award

Sevgili Nazo dan amacı dünya çapında arkadaşlarımız olan bloggerları tanıtmak olan bir ödül aldım ,çokkk sevindim N@zo cumm tşk ler,kendimi bugünlerin gündeminde olan Altın Portakal almış gibi hissettim bi an ,o havaya soktum kendimi yollarıma kırmızı halılar ister oldum :))
Şimdiii, ödül sürekli alıcı tarafından devrediliyor ve her alan kişi kendine gönderenden 1 fazla kişiye yolluyor kural bu. Bir de benim ödül vereceğim arkadaşlarım, N@zo nun kilerden farklı olmalı ki sürekli aynı kişilere ödül ulaşmasın daha çok blogger tanıtılsın .
Gerçekten öyle çok blog var ki her gün bi başkasını fark ediyorum bu sayede hiç fark etmediğimiz okumaktan keyif alacağımız pek çok bloğu keşfedebiliriz...Aslında kurallara uyup Nazo dan bi fazla kişiye göndermek istedim ama çook kişiye göndermişşşş ,ben de kuralları pek takmıyorum haliyle .Bakalım ödül göndermeye başlıyorum önceliği Nazo nun listesinde olmayan bloglara veriyorum . Acaba Hülya Avşar'ın da ödül alma sebebi daha önce ödül almışlığının olmaması mıdır :))

Ekim 16, 2008

Kibele @ Muffın Pizza...


Sizleri Kibeleyle tanıştırmak istiyorum efendimmm... Kendileri Yol Arkadaşım dizisinde varlığını göstermiş arkadaşımca çok sevdiğim hissedilip bana çook uzaklardan gelmiştir , bayılınmış bir de çok mutlu olunmuştur :)) Dizide zeytinyağına ben de ise liköre arkadaşlık etmektedir Kibele hanım, lakin bu arkadaşlığın pek yakında son bulması muhtemeldir....
Özellikle Romalı yazarlar kendi zamanlarında Kibele den hep söz etmişler haklı olarak,Dünya Edebiyatçılarının da en çok söz ettiği kadın yine Tanrıç Kibele olmuş.Zeus un annesiymiş kendileri.Üretkenliği dişiliği hayatı sürdüren doğurganlığı ve bereketi simgelediği için ona ana tanrıça Kibele yani ''Bereket tanrıçası '' denilmiş.Ve öyle de efsane kadın olmuş Kibele...Efsane odur ki; Tanrıça Kibele...

Kibele ye Tuzlu muffınlar eşlik etmekte Disal in sayfalarında kaşılaşmış işte demiştim uzun zamandır aradığım tarif bugün denedim çoook lezzetli oldular ben Muffın Pizza demeyi tercih ettim damağımda pizza lezzeti bıraktı zira...

Malzemeler :
~~ 4 adet sosis
~~ 20 adet yeşil zeytin (ben siyahla karışık kullandım çok yakıştı.)
~~ 2 adet yumurta
~~ 3 çorba kaşığı yoğurt
~~ Yarım çay bardağı sıvıyağ
~~ 1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
~~ Tuz, karabiber, pulbiber
~~ Aldığı kadar un
~~ 1 çay kaşığı kabartma tozu

Sosis ve zeytinleri mini mini doğruyoruz.Yumurtaları derin bir kapta yoğurtla birlikte çırpıp, rendelenmiş kaşar peynirini, doğranmış zeytin ve sosislerle birlikte karışıma ekleyip karıştırıyoruz.Son olarak un ve kabartma tozu ekleyip karışımı muffin kalıplarına dolduruyoruz.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 30 dakika pembeleşene kadar pişirip,sıcak sıcak lüpletiyoruz :)))
Afiyetler olsuuun...

d.n.... Başlık çook komik oldu ,Kibele ve muffınlar Bereket Tanrısı olmasından sebep çok da alakasız sayılmaz sankim :))

Ekim 14, 2008

Paşabağ @ Çavuşin ...

İlk gece Göreme de cave tipi peri bacalarında kaldıktan sonra yeter bu kadar deyip diğer geceler için Ürgüp ün yolunu tutup kendimize meşhur taş konaklardan birinde yer ayarlayıp vakit kaybetmeden yollara düşüyoruz yine :)) Bu arada bayramın ilk günü kutlama tlf larını ederken Arzu Balkan a gözümüz ilişiyo oda tebrik tlf ları ve kızıyla meşgul barıştılar mı ne diye dedikodu yapıyorum sevgilimle ama o oralı diil :))
Rotamızı belirliyoruz Paşabağ,Çavuşin ve en çok merak ettiğim Zelve... Rehberimiz Sevgili zira kendinin pek çok kez gelmişliği var buralara :)) Yukardakiler ben kendimi her yeri adımlayıp gezip görüp fotoğraf çekmeye adamışken yanlarından geçtiğim beğenip fotoğraflarını çektiğim ama almayı akıl edemediğim nihalelerdir ,aklım kendilerinde kalmış bulunmaktadır :((
Paşabağ peribacalarının en yoğun olduğu aynı zamanda çok da güzel olduğu ve de oluşumlarına tanıklık edebileceğimiz bi yer çok sayıda ikili üçlü hallerde karşımıza çıkıyorlar...Peribacaları nın bazısı henüz oluşum halinde, bazısı oluşumunu tamamlamış, bazısı da olgunlaşıp bozulmaya başlamış. Paşabağı vadisinin ortasındaki üç başlı peribacası keşiş Simeon’un inziva hücresiymiş. Simeon aziz rütbesine ulaşmış ve çok saygı kazanmış. Çok gövdeli ve çok başlı olan bazı peribacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuştur. Üç başlı peribacalarının birinde Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi bulunmakta. Dar bir baca vasıtasıyla ulaşılabilen hücrenin girişini antitetik haçlar süslemekteymiş çıkabilmişliğim yok maalesef . İçinde ocak, oturma ve yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları mevcutmuş.
Çoook yıllar önce deveye binip gezmişliğim olduğundan deneyimlerimi sevgilimle paylaşıp gülerek yanından geçiyoruz kendilerinin...
Paşabağ daki kiliselerin girişi ve çıkışı ben her ne kadar anlam veremesem de zorlayabiliyor kimilerini aaa inemiyorum kaldım gibi bence şımarıklık yapanlar çokca etrafta ...
Çavuşin kilisesinden Peribacaları manzaraları...
Eveeeet buda benim çıkamammm diye şımarıklık yaptığım sevgilimin tıpır tıpır çıktığı bi de tepeden penceresinden poz verdiği mekan , keşişler bu mekanda inzivaya çekilirlermiş ben ki öyle çıkamamazlık yapmam ne derece zor olursa olsun ama burası cidden zorlu kayayı oyup çapraz şekilde basamak olarak kullanmak için delikler yapmışlar orayı tırmanmak lazım ki sevgilimin çokk zevkli hadi ama demelerine karşın benden umulmadık bi şekilde yoook ben çıkmicammm sesleri yükseldi ama aklım da kaldı ne yalan :)))
Sonraki durağımız Zelve ama o kadar çoook fotoğraf çektiğim adım adım gezdiğim öyle güzel öyle büyüleyici bi mekan ki sonra ve fazla detayla ,benim bu kapadokya gezi yazılarım bi sonraki tatile kadar tamamlanamayacak anlaşılan :))

~~ Musluğu çevirdim, sular akıyor
~~ Perdeyi araladım, güneş duruyor yerli yerinde
~~ Kapıyı açtım, savaş-mavaş çıkmamış hala
~~ Oh be dedim, her şey yolunda
~~ Telefon çaldı, sevgilim, beni unutmamış
~~ Bakkal gazete koymuş kapıya, çalan olmamış
~~ Hava lodosa dönmemiş, trafik açık hala
~~ Oh be dedim, her şey yolunda
Ezginin günlüğü... Güne bu şarkıyla başlamayı da çok seviyorum bu ara ,herşey yolunda ,herşey yolunda diyebileceğiniz günler diliyorum...

Ekim 13, 2008

Sevdimmm...

~~ Kısa süreli de olsa öğleci olmayı ,
~~ Sabah erkenden uyanıp kitap okumayı , kahvemi alıp pc nin başına oturup gezinmeyi , blog blog dolaşmayı ,
~~ Hızımı alamayıp biraz da dışarı çıkıp çarşı pazar dolaşmayı ,
~~ Kahve kokusunu, miss kokulu kahveyi koklaya koklaya yudumlayıp sevgilimle sohbet etmeyi...

Güveç yaptımmm ....


Avanos a giidilirde toprak güveç almadan dönülür mü ? Dönülmez pek tabiii,peki güveç dururken güveçte sebzeli kuzu yapmadan durulur mu?? Durulmaz pek tabiii :)))
Daha öncede güveç kabları almışlığım olmadı diil tek kişilikler hala beklemede çok kişilik olan ise maalesef yemek yapma şerefine erişemeden kırıldığından bu sefer azimle başladım bu işe ...


Malzemeler :
~ 1/2 kg kuzu kuşbaşı et
~ 2 şer tane kabak, patates ve havuç
~ 4-5 tane domates
~ 3 tane minik soğan
~ 7-8 tane mantar
~ 1 kaç diş sarımsak
~ Rendelenmiş kaşar peyniri
~ Tuz,pulbiber,kekik
Öncelikle yuvarlak doğranmış havuçlarla eti tencerede soteliyoruz bu sırada kabak, patates ,mantar ve domatesleri dilediğimiz boylarda doğrayıp karıştırıyoruz .Karışıma sotelenmiş et va havuçları ekleyip soğan ,sarımsak, tuz ve baharatları katıyoruz ve güveç kabımıza yerleştiriyoruz.Üzerine yağlı kağıt kapatıp aleminyum folyoyla sarıyoruz.Fırında 200 derecede 2 saat piştikten sonrar üzerine dilimlenmiş domates ve kaşar peyniri serpip kızarana kadar bekleyip fırından alarak servise başlıyoruz , hepsi buuuu...

Afiyetler olsun :)))

Ekim 12, 2008

Şipşak Pazar Kumrusu ...

Kumru son zamanlarda pazar kahvaltılarımızda tostun tahtına kuruldu :)) Bu sabahta tost yapmak için yola çıkmışken rota bi anda Kumru ya döndü .Son zamanlarda mide sıkıntısı çeken sevgilim bile onca hatırlatmama rağmen hayır diyemedi.Kumru da miss gibi çay ve sabah gazetesi eşliğinde midemizin yolunu tuttu ...

Sosis ve sucukları ince ve uzun uzun dilimleyip kısık ateşte soteliyoruz ,ekmeklerimizin içine yerleştirip üzerine kaşar serpip tost makinesinde ısıtıp ketçap ve mayonez döküp afiyetle öğütüyoruz :)

Ekim 11, 2008

Karlar altında ; Erciyes !!!

Bartın , Karabük , Bolu , Ankara , Kırıkkale , Kırşehir , Nevşehir , Kayseri , Niğde , Aksaray ... Eğer unuttuğum olmadıysa tüm bu şehirlerde var olduk sadece ve sadece 5 gün içinde :))
Bu muhteşem manzara da Derinkuyu ya giderken karşımıza çıktı bi anda tüm haşmetiyle göründü...
Aaaaa Erciyes dedi sevgilim muhteşem diyebildim anında durduk fotoğrafladık her yanı ,etrafa bakındık bi de gelincik tarlası vardı ,görüntü harikaydı düşleyin ...
Ne olduğunu bilmediğimiz kırmızı meyvelerin tadına baktık ıı ııııh pek beğenmedik ,zaten sevgilimin küçükken biz yerdik demesi üzerine ne görsek tadına bakar olduk :))

Ekim 08, 2008

Periler Diyarı Göreme !!!

Periler diyarı Göreme ye yaklaşırken perilerin evleri yavaş yavaş belirmeye kendilerini göstermeye başladı .Göremeye vardığımızda ise çooook eski tarihlerde perilerin yaşadıkları evler etrafımızı sarmıştı bile ... İşte dedim kesinlikle burda kalmalıyız bu havanın içinde uyumalı , bu havayı nefes almalı , sabaha burda uyanmalıyız...
Evet apar topar verilen Kapadokya ya gitme kararı ile yer ayarlamamış tamamen olağana bırakmıştık,çoook kalabalıktı nereye sorsak doluyuz cevabı aldık fakat sonunda yukardaki kadar doğal olmasa da ona benzeyen cave pansiyonlarda yer bulabildik ve hava kararmadan kendimizi sokaklara attık...
Göreme açık hava müzesini gezmek istedik önce hem de müze kartlarımızı asıllarıyla deiştiririz diye düşünürken beyaz atlar ülkesinde olduğumuzu önümüze çıkan siyah beyaz bi at sayesinde fark ettik öyle kendi halindeydi ki biz fotoğraflayamadan kayboldu ama çooook asil görünüyordu...Biz de pek çok yerde karşılaştığımız dilek ve seramik küp ağaçlarının yanında bulduk kendimizi ...
Ben adeta kendimi kaybetmiş gibi ne tarafa bakacağımı nerenin fotoğrafını çekeceğimi şaşırmış bi vaziyette bi o yana bi yona koşturup tırmanıp durdum,her tarafta farklı bi doğa harikası ,aa bak ata benziyo aa bak kuş benziyo aa güzeliğe bak diye diye kendimizi açık hava müzesinin içinde bulduk...
Müzeye giriş 15 ytl , fakat 20 ytl ye ya da öğretmen ve öğrenci iseniz 10 ytl ye müze kart alıp 1 yıl istediğiniz müzeyi elinizi kolunuzu sallayarak girip dilediğinizce gezebilirsiniz... Bizim için karlı bi tercih ama bu müze kart olayında da birilerinin haksız kazancı var gibi duyumlar geldi kulağıma umuyorum ki öyle değildir...

Eveeeet Göreme açık hava müzesi gerçi burda her yer açık hava müzesi ama çok çok büyüleyiciydi...
Kapadokya'da Hıristiyanlık tarihine ışık tutan en önemli eserler, kayalara oyulmuş kiliselermiş. Bölgede iki yüz elliden fazla kilise varmış ki zaten bu sebeple her nereye dönsek kilise ve manastır ve şapelle karşılaştık . Kapadokya'daki din adamları, Büyük Basil'in döneminde, Mısır ve Suriye'deki gibi halktan ayrı, imtiyazlı hala sokulmamışlar. İnzivaya çekilen keşişlerin dışında, diğer din adamları cemaatle ibadeti tercih etmişler. Bu tür bir dini eğitim sistemi Göreme'de başlamış ve Soğanlı, Ihlara, Açıksaray gibi Hıristiyanlık merkezlerinde sürdürülmüş.
Kiliselerin en kalabalık olarak bulunduğu alan, III. ve XIII. yüzyıllar arasında manastır hayatının yoğun bir şekilde yaşandığı, dini merkez durumundaki Göreme ... Göreme Vadisi'nde en güzel örnekleri görülen kilise ve şapellerin mimarisinde ve dekorasyonunda Mezopotamya, Filistin, ilk Hıristiyanlık, Bizans ve Ermeni sanat üslubunun etkileri görülmekteymiş...
Kiliselerin her yanı, fresk adını verdiğimiz duvar resimleriyle kaplı. Bu resimler genelde iki aşamalı. Birincisinde resimler, doğrudan duvarın üzerine yapılmış ve kırmızı renkli aşı boyası kullanılmış. Bu tip resimler çeşitli bezeme, şekiller ve sembollerden oluşmakta. İkincisi ise, kaya duvarın üzerine alçı, kum, saman karışımı bir sıva yapılmış ve bu sıvanın üzerine, konuları İncil'den alınmış ve Hz. İsa'nın hayatını anlatan sahneler resmedilmiş...


Fotoğraftaki muhteşem görüntü Yılanlı Kilise ile Karanlık Kilise arasında yer alan yan yana 3 yapıdan oluşmuş ve birbirleriyle bağlantılı. Kiler olarak kullanılan ilk mekanda erzakları depolamak için oyuklar, mutfakta ise yöre köylerinde hala kullanılan topraktan yapılmış "Tandır" adı verilen ocak bulunmakta. En son bölümde ise yemekhane yer alıyor. Girişin sol tarafında ise tabanda üzüm ezmek için bir şırahane var.... Yani yaşamı idame ettirmek için yok yok :))
Göreme ve çevresinin Roma döneminde Venessa (Avanos) halkı tarafından mezarlık olarak kullanıldığı düşünülmekteymiş. Göreme'nin merkezindeki büyük peribacasının içine oyulmuş olan iki sütunlu Roma mezarı ile çevrede bulunan çok sayıda mezar bu görüşü ortaya çıkarmış. Var olan pek çok güvercinlik ise kısıtlı olan tarım alanlarındaki verimi arttırmak için gübre amacı ile kullanılmış ve genellikle ekilebilecek alanların etrafına yapılmış...
Orta çağın başlarında, Hıristiyanlar için önemli bir dini merkez olan Göreme, 11 ve 13. yüzyılda bir başpiskoposluk merkezi durumundaymış. Göreme ve çevresinde çok sayıda dini yapılardan da bu gerçeği anlamak pek tabii... Ancak, bu yapıların yapılış tarihleri hakkında yeterli doküman bulunmamaktaymış. Bu itibarla tarihleme, yapının mimari özelliğine göre ve varsa fresklerine bakılarak yapılıyormuş....
Hava kararıp yorgunluktan ayaklarımıza kara sular inene kadar dolaştııık,dolaştık...
Arkası yarın :))

Ekim 07, 2008

Kapadokya !!!

Selammm...
Hacı Bektaş , Delikli Taş , Göreme , Zelve , Çavuşin , Paşabağı , Ihlara vadisi , Aşk vadisi , Uçhisar , Ortahisar kaleleri , Derinkuyu hepsi hepsi harikaydı bambaşka bi diyarda gibi hissettik kendimizi 5 gün boyunca...
Kara kış gelmiş iliklerimize kadar donduk hava bi açtı bi kapadı , bulutlar bi mavi bi simsiyah oldu ...
Erciyes bembeyaz olmuş çok etkileyici görünüyordu ...
Bol bol yedik , içtik gezdik , gördük ,fotoğraf çektik , ayaklarımıza kara sular inene kadar yürüdük çooook keyifliydi,en kısa zamanda detaylar :))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails