Nisan 29, 2010

Yumoş Aşkı...

Bir süredir Fikrimühim üyesiyim ve anketlerle sitenin çalışmalarına dahil oluyordum.Geçenlerde Yumoş extra kampanyasını görünce zaten kullandığım bir marka diyerek bu ürününüde denemek istedim ve 2 gün önce paket elime ulaştı .Yumuşatıcılar konusunda elim hep beyaz renk olana giderdi Yumoş Doğanın Özü favorimdi İlk kez pembe yumuşatıcı kullandım renklilerimde ve çok memnun kaldım miss kokusundan yumuşaklığından,kargo paketini elimde görüp şaşkınlık yaşayan tüm arkadaşlarıma da denedikten sonra tavsiye ettim.
Fikri mühimin kampanyayla ilgili yazısı ; '' Haftalar boyu süren kalıcı koku ve gün boyu ferhlığı üzerinizde hissedeceğiniz bir MühimKampanya ile karşınızdayız. Yumoş yeni teknolojisi koku Mikrokapsülleri sayesinde sizlere bir yenilik sunuyor. Üstelik konsantre oluşu da bütçenizi koruyor. Haftalarca süren kalıcı kokusuysa size mis gibi bir dünya sunuyor.

Ürünümüz sizi bir aşkla tanıştırıyor. Bu aşk, kokuların sizi saran kalıcı aşkı... Mikrokapsüllü Yumoş Extra, 3 ayrı çiçek kokusuna sahip yeni serisini sizlerle tanıştırmak için büyük bir heyecan duyuyor.

Mikrokapsüllü Yumoş Extralar, konsantre olmasıyla evinizde hem bütçenizi rahatlatacak hem de yumuşacık ve mis gibi kokan çamaşırlara sahip olmanızı sağlayarak siz ve dostlarınıza benzersiz bir yenilik ile tanışma fırsatı yaratacak. ''

Ben çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ediyorum ve ön yargılarımı kırmamı sağlayıp beni bu güzel ürünle tanıştıran  Fikrimühime teşekkürler :))

Nisan 27, 2010

Tophane'den ...



Pek çok merdiven ve yokuş tırmandıktan sonra
bu ışık denizinde yüzmenin keyfi
paha biçilmez :)) 

Nisan 26, 2010

Apollont { Gölyazı } daydık...

Cuma sabah bayram coşkusunu yaşadıktan sonra Busa ya gitmek üzere yola koyulduk dura kalka yapılan bir yolculuk sonrasında 4 civarı Bursa ya vardık...
Uzun zamandır alış veriş merkezi görmemiş olmam sebebiyetiyle Ikea , As Merkez ve Zafer Plaza yı peşpeşe gezip özellikle İkea da çok şey beğenip hiçbir şey almadan çıkarak bir rekor kırmış olmanın şokunu yaşamaktayım hala :))
Onca gezip yorulduktan ve acıktıktan sonra Bursa ya gelip her seferinde ne var ki bunda Samsun da yediğimiz daha güzel diyerek ama pek bi afiyetle ve kilo alma korkusuyla İskenderleri bir güzel mideye gönderip evin yolunu tuttuk...
Sabah erken uyanıp eski bir Rum köyü olduğunu bildiğimiz  Gölyazı ya doğru yola çıktık...
Mübadele ile Rumların gidişiyle Gölyazı ya Selanik ten gelen göçmenler yerleştirilmiş ve halk tarım ve balıkçılıkla geçimini sağlıyormuş yurtlarını terk edip giden Rumlar ise zaman zaman gelip bulabildikleri ölçüde evlerini kiliselerini ziyaret ediyorlarmış ne üzücü...
Selanik göçmeninin torunu olarak belkide bizimkilerin tanıdıkları bile olabilir Gölyazılılar diye düşünmeden edemedim ...
Köyde pek çok leylek gördük yuvasında, ayakta, oturan, uçan , acaba hangisi bize uyacak bakalım :))
Köyde en çok keyif aldığım kadınların da teknede oluşu, balık tutmaya gidişleri ve sandal turları düzenlemeleri...
En üzüldüğüm ise köyün ve Uluabat gölünün son derece bakımsız ve pis oluşu bu pislik yüzünden zaten pek çok balığın nesli tükenmiş ...
Köyün girişindeki kilise ve Ağlayan Çınar görülmeye değer ...
Eğer giderseniz bir adasever olarak yaşadığım tüm hayal kırıklığına rağmen bir kerecik olsun görün derim özellikle gün batımında ya da gün doğumunda orda olun ...
Ve mutlaka Kaleci İlhan ın yerinde {köye gelmeden tabelalar sizi yönlendiriyor } Turna Balığı yeyin sırf bu balık için bile Gölyazı ya gelmeye değer :))
Yayın , Kalkan diye devam eden balık sıralamamda en üste yerleşti haberiniz ola :))
Gölyazı bu kadar yarın İznik...

Nisan 25, 2010

Yollardan ...


Yollardaydık...
Yeni döndük kısacık ama bol tarih kokulu , bol fotoğraflı  bir gezi oldu...
Pek yakında :))

Nisan 11, 2010

Bahardaymışız , çiçekmişiz , dalmışız ...


Bahara gittik biz...
Her gün önünden en az 2 kere geçiyormuşuz oysaki ama saklıymış meğer...
Hatta kışın sular altındaymış zaman zaman, hala izlerinin farkedildiği...
Anayolun hemen yanından indik ırmak kenarına, bahar diyarına ...
Ve karşımıza işte bu kareler çıktı...
Sanki başka bir yere gitmişiz hissiyatına kapıldık, çok keyif aldık :))

Nisan 08, 2010

Geçmiş baharlardan...

Bahar
Kayboldu yine bulutların ardına sakladı güneş gülen yüzünü
1 gün daha izin verdim ona yarında saklanabilir ama hafta sonu çıkması lazım yine :))
Siz o görünene kadar bununla  idare edin  
Sabahları güne güzel başlamak için 2 doz birebir ...

Nisan 05, 2010

Nisan mıdır baharın ilk ayı ??

Oysa ne güzeldi renkler hain güneş nasılda vurmuşsun lalelerin üstüne ...
Güneşe değilde kendime mi kızmalı ?
Tabii ki güneşe kızılır mı hiç gülen yüzünü gösterince atmadık mı kendimizi dışarı , daha bir güler , daha çok plan yapar,  kıpır kıpır kaynar olmadık mı?
Nasıl geldi  bahar,  sanki bir günde ama gitmesi yakınmış gelicekmiş yağmurlar...
Gider mi ki?
Sanmam yağmur gelse bile miss gibi toprak kokusunu da getirir yanında...
Tıpkı Baharın ilk günü olduğu gibi ...
Peşi yazdır, peşi deniz, peşi mavi , kumlar ateş gibi :))

Nisan 02, 2010

Ben bir oyun izledim :))


Vee ben çook beğendim...
İşte dedim tiyatro , işte sanat , işte sanatçı...
Ankara devlet tiyatrosunca sergilenen Behiç Ak 'ın Tek Kişilik Şehir adlı oyunu pek çok ödül almış
2007 - 2008
 Sanat Kurumu En İyi Yönetmen Ödülü (Serhat Nalbantoğlu)
 Sanat Kurumu En İyi Erkek Oyuncu Ödülü (Cüneyt Mete)
 Sanat Kurumu En İyi Kadın Oyuncu Ödülü (Devrim Yakut)
Sanat Kurumu En İyi Çevre Tasarımı Ödülü (Işın Mumcu)
 Lions Tiyatro Ödülleri, En İyi Kadın Oyuncu (Devrim Yakut)

Bu ödüller ne kaliteli oyunculuk sergilendiğinin en açık göstergesi değil mi zaten ?
Oyun, çekirdek ailelerin parçalandığı, ailelerin tek kişilik aile haline dönüştüğü sadece  yalnız kalındığı zaman yaşanabilen bir şehirde geçiyor. Şehrin merkezinde yaşayanlar ancak internet üzerinden hayatla ilişki kuruyorlar. Yalnız kalmak istemeyenler için ise şehir artık yaşanmaz bir halde...  4 yıldır mailleşen iki arkadaş büyük kaygılarla şehir merkezindeki terk edilmiş gökdelenlerin birinde buluşuyorlar.

Gökdelenin lokantası, bu terk edilmiş yerde artık iş yapamamakta ve intihar etmek için gelenlere son yemeklerini sunarak ayakta kalmaya çalışmaktadır. Lokanta, bir yandan müşterilerini kaybetmemek, bir yandan da her geçen gün nüfusun azaldığı şehirde yeni müşteriler kazanmak zorundadır. Bu yüzden bir yandan doğumlara sponsor olurken öte yandan da gençleri intihara teşvik etme programı çerçevesinde “bir intihar üç bebeğe hayat verir” sloganını yaygınlaştıracak etkinlikler düzenlemektedir.Vee muhteşem bir garsona sahiptir. Ki ben garsona bayıldım kaşıyla gözüyle oynuyordu adeta ses tonu diksiyonu hazır cevap hali kısaca oyunculuğu harikaydı ...
Oyunun başlamasından 20 dakika önce oyuncuların sahnede yerlerini alması ve oyuncular sahnedeyken izleyenlerin salona dahil olması hayli hoş...
Ben sevdim mi ? Çooook...
Tavsiye eder miyim ?Kesinlikleee...
Bahar geldi artık di mi ? Bugün ilk Nisan yağmuru yağdı miss gibi toprak kokusu eşliğinde,yakın yerler kıpırdanmaları da başladı yavaştan hani ,hayırlısı :)) 
d.n... Oyunla ilgili detaylı bilgi için tık ve tıkkk...

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails