Aralık 30, 2008

Çift sayılara duyulan sevgiden dolayı...

Bazen genelde de bu bazenlerin sayısı pek fazladır ki okumak en çok keyif aldığım zaman dilimlerine dahil oluyor.Nasıl bi cümle olduysa :)) geri dönüp düzelticimm.... Hele de böylesi soğuk günlerde evde olup sıcak sıcak kahve ya da çikolata içerken en sevdiğim alış veriş yapma keyfini bile sıkça ertelerken en keyifli keyiflerden okumak okumak okudukça yine okumak...
Yok sadece okumuyorum spora başladım azimle kararla fit olma yolunda ama daha çok da spor yaparken gülmekten helak olma yolunda ilerliyorum ki ne zevkli bişeydir o step yapmak hele plates yaparken ki o kocaman topla haşır neşir olmak zaten gülmekten acaip kalorilerimi yitiriyorum... Okuldan çık eve gel koştur koştur atıştır hazırlan spora git sanki dövülmüş gibi eve dön ama her geçen gün daha iyi hissedip hareketleri daha bi kolay yapabiilmenin dayanılmaz keyfine varmak müthiiiiiş :)))

Sonra bi de ebru kursuna gitmeyi planlıyoruz evet toplu bi plan bu maokul desek yeri... Vaktin birinde kısacık gittiğim ahşap kursu döneminde 2 tepsi 1 mücevher kutusu boyamışlığın vardır sonra da beklemekten boyaların kurumuşluğu :)) Neyse o dönemlerde kısa bi ebru tecrübem olmuştu acaip keyif almıştım ama ben öyle lale karanfil yapmak istemiyorum tamamen özgün ve soyut çalışmak istiyorum bu sebepden 2. gün atılır mıyım bilmem ama şu an azim had safhada...

Evet gelelim başlığa sonrasında da kitaplara değiniciiim...Başlığın sebebi cidden çift sayılara olan sevgimdendir bi matemaikçi olarak ayrım yapmamam gerekiyor hepsini bağrıma basmam lazım ama napalım ki ayrımcılık ruhuma dahil... Baktım ki aralık ayına dair yazılar ~~ ki tembelliğimden diil önce tatil sonra içimde yükselen kitap okuma sevgisinden kaynaklıdır bu ~~ 3 tanecik hemen bi yazı kaleme alayım da 4 lesin yazılar diye düşünülerek yazdıkça da yazmayı özlediğimi hissederek daha da yazma isteğimdendir :))

Evet kitaplarım önce Puslu Kıtalar Atlası demek istiyorum okumadınızsa şiddetle ama şiddetle tavsiye ediyorum o ne biçim yazım dilidir ve bağ kurmaktır ki hayranlık duydum birbirinden bağımsız gibi görünen olaylar zaman geliyor öyle bi içiçe geçiyor öyle bi noktada bağlanıyor ki dehşet verecek kadar muhteşem, çok beğendim... Daha detaylı anlatım için tıklayın kesinlikle merak uyandırıcı...

Sonra Alyoşa ; Halikarnas balıkçısının ve Fahrunisa Zeyd in en küçük kardeşleri , Füreya nın teyzesi , Şakir Paşa nın kızı ,Carl Berger in sevgilisi Aliye Berger Füreya da hayatının bi bölümüne tanık olmuşluğum ve bir o kadar da merak etmişliğim vardı zaten ne müthiş bi aileymiş ki yetiştirdiklerinin her biri kendi alanında öncü olan sanatçılar olarak Cumhuriyetimizin ilk dönemlerine isimlerini yazdırmışlar.Biyografi okurken hem bi hayata tanık
olan kitapları okurken aynı kişilerle karşlaşmaktan mesela Aliye nin sevgili olan keman hocası Carl Beger i Umut da kızların keman hocası olarak görmek etkileyici...Umut Ayşe Kulin in son kitabı Veda nın devamı Cumhuriyet in ilk dönemlerini anlatan bi dönem kitabı ama üzüldüm Sabahat la Aram ın aşkının mutlu sona ulaşamamasına kimbilir belki üçüncüsünü yazarda onlar da birbirlerine kavuşur di mi :))
Yeni bi yıl sevmiştim ben 2008 i çiftdi bi kere :) 2009 a bilmiyorum ki kanım ısınacak mı çoook zor görünüyor ama kutluyorum şimdiden herkesin yeni yılını yarın bu saatlerde çıstak çıstak modunda bi ben pek hoş yazamayabilir :)
Yeni yılda yoktur öyle listelerim falan ama hiç hastalanmamak ,kimsenin de hiç hastalanmaması ilk ve en çok olan dileğimdir ...
Sonrasında okunacak çok kitap , gidilecek çok yer ve içilecek çok şarap var felsefesinden yola çıkarak resime de yerleştirdiğim gibi çok çok çok okumak 2008 in en az 2 misli kadar okumak sevgilim le birlikte çok yer gezmek görmek ,ailemle daha çok vakit geçirmek veee güzel şaraplar tadmak yegane dileklerimdendir neooolur olsunlar :))

Aralık 24, 2008

Her yerde kar varrrr....

Biz de bekler biz de ister olduk ama burda sadece yağmur var hem de şakır şakır...

Bu aralar okuyorum,öncelik kitapların arka planda ise yazılılar , performanslar , gazeteler v.s. diye devam ediyor bu liste... Koştur koştur geçiyor zaman bi yoğunluk ki o biçim yetişmek mümkün değil... Neler yapılmış neler bloglarda ben takipten kopunca bi gezinimm bakalım güzel kitaplar okudum anlatıcimmm :)))

Aralık 06, 2008

Daima Genç ...

İlk gösterime girdiği zaman izlediğim yılların içinde unuttuğum fakat yakın zamanlarda aklıma takılan bu kez de ismini hatırlamakta zorlandığım filmle bugün gazetenin tv köşesinde karşılaştım çok mutlu oldum... ''Forever Young '' bu akşam tnt de izleyin derim mutlaka ,tekrar tekrar izlenebilecek filmlerden ...

Test pilotu Daniel McCormick'in harika bir işi, sadık bir sevgilisi, güvenilir bir dostu vardır. İsteyebileceği herşeye sahiptir. Birşey hariç: Tehlikeyle yüzleşme yeteneğine rağmen, kız arkadaşının yüzüne bakıp ona evlenme teklif etmeyi beceremez. Konuyu açmak için hep yarını bekler...fakat bir anlık felaket sonucunda yarınlar tükenir. Hayat sevgilisini ondan ayırmıştır.

Hayatla tek başına yüzleşmeye isteksiz olan Daniel, insanların gelecekte tekrar canlandırılmak üzere dondurulduğu, çok gizli bilimsel araştırmalar için gönüllü olur. Tekrar uyandığında, kendini 1992 yılında bulur.

Daniel, babasız bir çocukla ve onun annesiyle kurduğu arkadaşlık sayesinde, zamanın kimseyi beklemediğini öğrenir.

Aralık 05, 2008

Okudum , yazdım ......


Son yazımda kar dilemiştim di mi , yahu insan bi hava durumuna bakarda öyle diler ki azıcık gerçekleşebilme ihtimali olsun aksine sonbaharı diil de ilkbaharı yaşarmışçasına güzel günler geçirdik yoğun bi haftaydı artık okulumuzun tadilatı bitti yeni pırıl pırıl okulumuzda kendi sınıflarımızda başlıcaz tatil dönüşü ama özlicem öğleci olmayı uyanıp elimde kahve bloglar arası gezinti yapmayı, gazetelere bakınmayı ,kitap okumayı... Ama yine güne kitap okuyarak başlayabilecek olmanın keyfini yaşıyorum şu aralar umarım düşündüğüm gibi güzel olur ... Derse başlamadan önce ilk yarım saat kitap okuma dersi ekledik... Ne güzel olur ki öğrenciler de kitap okumanın keyfine varsalar ...


Son okuduklarımdan Şiraz'ın Eylül'leri ve henüz bitirdiğim Bin Muhteşem Güneş gerçekten etkileyici ve daha önce okuduğum Uçurtma Avcısını da ekleyince farklı yerlerde geçmelerine karşın yaşanan korkunç olayların benzerlikleri açısından birbirine karıştırmaya başladım karekterler karışır oldu hele Halit Huseynı'nin iki kitabında da Yetimhene müdürü Zaman la karşılaşınca kim nerdeydi hangi romanda kim vardı yazmak istiyorum bu sebeple yazmak ve anımsamak...
~~ Şiraz'ın Eylül'leri...
Dalia Sofer kendi yaşam öyküsünden esinlenerek yazmış , 1979 İran devrimden sonra yaşamı darmadağın olan bir ailenin dramı... Amin ailesi devrim sonrası sözde normal yaşantısına devam ederken bir gün aniden kapısını Devrim Muhafızlarından biri çalar.... İshak’a kendisiyle beraber gelmesini söyler, sorularına cevap alamayan İshak itaat etmek zorunda kalıp onları takip eder... Bu gidişi yaklaşık iki mevsimden fazla sürer,bu zaman içinde aile tüm uğraşılarına rağmen kendisinden hiç haber alamaz, ne olduğu, nerede olduğu bilinmez.... İshak Amin kendisiyle beraber çocuklar, komünistler, devrim karşıtları ve müzisyenlerle aynı hapishaneyi paylaşmaktadır.Meşhur piyanist Vartan Sofoyan da gördüğü işkenceler sonucu öldürülür. Ölüm artık onun için bir kurtuluştan başka bir şey değildir. Feryatlar ve bağrışmaların aksine kimse derdini anlatacak bir merci bulamayınca yavaş yavaş etrafında olanların yok olduğunu gören Amin de paniklemeye ve umudunu yitirmeye başlar, sonunda tüm varını yoğunu devrimin sürekliliği adına bir tek kişiye vermeyi teklif ettiğinde hürriyetin kapısını aralar... Ancak aylar sonra evine geriye döndüğünde her şeyi değişmiş bulur... Kendisi zengin ve mücevher ustası olan İshak Amin bir şekilde kefaletini ödeyecek yolu bulur.Hayat yine devam etmektedir ancak değişmiştir. Her ne kadar kabul etmesi zor olsa da İshak Amin kendine vatan olarak gördüğü ülkede istenmediğini anlar. Şah ve ailesine hizmet sunan biri olarak başı beladan, kendisi tehditlerden kurtulmaz. Kurtulmasının tek bir yolu vardır.Ülkesinden kopmak...
~~ Bin Muhteşem Güneş...

Yazarın ilk kitabı Uçurtma Avcısı nda savaşa ve günümüz Afganistan'ındaki etnik düşmanlıklara rağmen normal bir hayat yaşamaya çalışan iki çocuğun hikâyesini anlatılıyordu. Bin Muhteşem Güneş te ise aynı hikâyenin kadın tarafı, hem iki kadının hem iki şehrin ~ Herat ve Kabil ~ hikâyesi...

İlk Herat yakınlarında, evlenmemiş annesiyle birlikte yaşayan Meryem'in dünyasını görüyoruz. O kadar üzücü bir dünya ki bu... Zavallı Meryem sara hastası annesinin yükünü çekmek zorunda ve hayattaki tek mutluluğu Herat'ta sinema işleten, bir gün kendisini de yanına alacağını umduğu ikiyüzlü, sevimli babasının haftalık ziyaretleri...Meryem in annesinin annesi ölümüyle duygusuz babası onu Kabil'den bir tanıdıklarıyla evlendiriyor. Burka giymesinde ve misafirler geldiğinde üst katta saklanmasında ısrar eden bir yabancıyla yaşamak zorunda olmanın yarattığı travmaya rağmen, özellikle hamile kaldığında, kocasından ilgi ve şefkat görebileceği umudu yeşeriyor Meryem'in içinde. Ama Hosseini, kadınların sadece 'doğuran' olarak görüldükleri bir toplumda çektikleri çileyi bütün canlılığıyla gözler önüne seriyor; yaptığı düşüklerin ardından evlilik Meryem için hapishaneye dönüşüyor...
Meryem'in hayatından, kızının eğitim görmesi gerektiğine inanan liberal bir babanın kızı olan Leyla'nın hayatına geçiyoruz. Bu, Meryem'i dışardan görmeye başlamamız demek: Leyla onunla hiç konuşmasa da, örneğin, bir gün "ayakkabıcı Raşit burka giymiş karısıyla önlerinden geçiyor." Hosseini, her peçenin altında gizli hikâyeleri olan bireylerin olduğunu hatırlatıyor bize. Eğitimi, tutkuları ve fikirleri olan bir genç kız Leyla ve onun bir de kendisini sinemaya ve seyahate götüren zeki bir erkek arkadaşı var. Leyla'nın çocukluğunun geçtiği (Sovyet kontrolündeki) dönemden, kardeşinin mücahitlere katıldığı ve sekiz yıllık savaşın ardından Rusların savaşı kaybetmeye başladıkları söylentilerinin çıktığı döneme kadar adım adım ilerliyoruz. Ancak Rusların ülkeden atılmalarının ardından mücahitlerin nasıl özgürlük savaşçılarından aşırı muhafazakârlara dönüştüklerini görüyoruz...

Leyla'nın ailesinin başına gelen felaketlere doğru ilerliyoruz. Sonunda onu öksüz, yetim ve yapayalnız buluyoruz. Leyla, Raşit'in kendisini ikinci karısı olarak almasına izin vermek zorunda kalıyor. Bir felaket diğerini izliyor, aileler parçalanıyor, dayaklar ve tehditler yanlarında erkek olmadan sokağa çıkamamalar kadınların gündelik hayatının sıradan parçaları haline geliyor...Bin Muhteşem Güneş, kocalarının zulmü karşısında iki kadının geliştirdikleri dostlukla ilerliyor... Bu kadınların sevgiye dair tek umutları birbirleri; fiziksel ve duygusal olarak hayatta kalmalarını ise sadece bu sevgiye ve Leyla'nın çocuklarına besledikleri sevgiye borçlular...

Kitabın sonlarına doğru güzel gelişmeler de yok değil ama tüm bu olayların yaşanıyor olmasını bilmek bile insanın içini acıtıyor...

Perina ya başladım uzun bi tatil var önümüzde ve de bayram ama arada pek kitaplarla buluşabileceğimi zannetmiyorum gezilecek yerler bolca zira :))

İyi bayramlar diliyorum...

d.n.... :)) Fotoğraf bizim yaramaz kaplumbağamız Raffy e ait bunalıma girmişliğimi ,yuvasından kaçmışlığı, bizi protesto etmişliği bile vardır, bu haliyle çok masum dursa bile yaramazdır kendileri.... Uyurken ki bu hallerine bayılıyorum bizden önce tatile gitti keyfi de pek yerindeymiş aldığım haberler göre :))

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails