Kasım 30, 2008

Kasım Biterken ...

Sonbaharın son ayını da bitiriyoruz işte... Uzun yıllardır sonbahar gibi geçen bi sonbahar yaşayamıyorduk hep kış arada bir gösteriverirdi kendini ama bu yıl izin vermedi sonbahar buna , ne de güzel oldu doğa renkten renge girdi...

Yeni kitaplar okuyorum , yeni bir yaşa girdim adım adım ilerlemeye başladım bile yeni filmler görmek, yani tadlara bakmak, daha çok gezmek ,daha çok görmek bu yıl için isteklerimden sadece bi kaçı...Başlamak bitirmenin yarısı di mi istemekte yerine getirmenin yarısıdır o zaman isteyelim ki olsun :))

Bazen yazmak istemiyor canım şu aralar en çok istediğim keyif aldığım okumak ... Dönemlerim olur böyle bir şeye takılır kalırım başka bişii istemez canım tıpkı şimdiki gibi sonra da bırakırım uzun bi süre o keyfe ara veririm sonra tekrar dadanırım...

Yeni bir kitaba başlıyorum bu aralar okuduklarım hep bi şekilde vatanını doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalanlarla ilgili mekanın nere olduğu hiç önemli değil insanlar ne çok ülkelerinden kaçmak,hayatlarını geride bırakmak zorunda kalıyorlar idare değiştikçe birileri fazla geliyor beceremiyoruz hep birlikte yaşamayı ...

Güzel bir hafta diliyorum belki kar yağar kimbilir tatil gelmeden yağsın lütfennnn...

Kasım 23, 2008

Bol çikolata tadı;Sufle !!!

Yine bi hafta sonu yine hüzün dolu :)) Ne kafiye yaptım di mi ? Bu hafta sonları neden böyle bi çırpıda biter ki sanki ? Bugünlerde kış kendini yavaş yavaş gösterirken evde zaman geçirdiğimiz nadir hafta sonlarından birini yaşadık uzun zamandır görüşmediğim arkadaşımla zaman geçirmek kitaplarımı bitirmek ,yenilerine başlamak ,yemek yapmak, birileri için güzel masalar döşemek,dedikodu yapmak :)) özlemiş olduğum keyiflermiş fark ettim ve dedim daha sık biraraya gelmek lazım ama mutlaka arayı açmamak lazım...

Sonra sert esen ılık rüzgarda dolaşmak,mağzalara girip çıkmak bişeylerin içine sığamamak,kızmak spora başlamak için and içmek ,eve gelmek tv'de eskilerden gelen müzik sesleri arasında Metin~Ali~Feyyaz üçlüsünü görerek çocukluk günler gitmek yine bi Kasım da olduğumuzu ve yeni yaşın çok yakında olduğunu hatırlamak ve yaşlanmaktan korkmakla '' her yaşın ayrı bir güzelliği var ''şarkısı arasında gidip gelmek...

Sonra ilk kez denenen sufle nin lezzetine bayılarak bi daha bi daha denemek (nasılsa spora gideceğim diyerek )ve ilk denemenin daha güzel olması üzre acemi şansının varlığına inanmak pazara dair yaşanan gel git lerden bir kaçı oldu sadece...

Sıcak Sufle
~~ 75 gr margarin
~~ 120 gr bitter çikolata
~~ 3,5 yk şeker
~~ 2,5 yk un
~~ 2 yumurta
~~ 1 fiske tuz
~~ Pudra şekeri

Çikolata ve margarini benmari usulü eritirken,diğer tüm malzemeleri iyice çırparak eriyen karışıma ekledim . Sufle kaplarının içini yağlayarak pudra şekeri serptim ve buzdolabında bir süre beklettim. Sonrasında karışımı kaplara paylaştırarak önceden ısıttığım 200 derecelik fırında 10 dk pişirdim.Fırının çağrısı üzerine gittiğimde çikolatalar ortadan lav gibi akar durumda harika bi görünmdelerdi.Üzerine pudra şekeri serpip krema ile süsledikten sonra sıcak servis yaptım.Ve dedim ki ben bunu hep yaparım:))

Benim sufle için kullandığım kaplar 10 cm lik , ilk gün bu malzemeleri 3 kaba paylaştırdım çok geldi sonra 4 kaba paylaştırdım ideal oldu ama orjinali nedir bilmememe rağmen tahminen sufle kabının daha minik olması gerektiği fikrine vardım ve yeni kaplar için araştırmalara başladım hala denemeyen kalmışsa sanmıyorum ama deneyin mutlaka çok pratik hele çikolata severler mutlaka...

Yine bu aralar var olan sadece kitap okuma isteğim var gücüyle devam etmekte yeni kitaplarım oldu fuar'dan aldıktan sonra çok mutlu olduğum bi an önce okumak paylaşmak istediğim ve uzun zamandır merak ettiğim... Yüzyılın Aşkları na başladım bile ... Merakla okumak istediklerim var içinde bi kısmını bildiğim bi kısmını da merak ettiğim... Adnan Menderes'in uğruna pek çok tabular yıktığı aşkına karşı bile ne kadar duyarsız kelimesi bile çok hafif kalıyor ama öyle olduğunu görmek bir kez daha şaşırtmadı beni ,Oğlu Yüksel Menderes in İpek Kramer le yaşadığı aşksa pek çok iniş çıkış sonunda da yok oluşa varacak kadar hüzünlü ve dramatik...

Okudukça ilginç gördüklerimi paylaşmak ,okuyan birilerinin var olduğunu bilmek son derece keyif verici...

Son olarak bu kadar okumayı bana sevdiren okumayı ,yazmayı ve daha pek çoklarını sayesinde öğrendiğim mutlaka bi yerlerde beni duyuyor ve görüyor olduğuna emin olduğum ilkokul öğretmenim ve tüm öğretmenlerin ve de kendimin öğretmenler gününü kutlarım efenim :)))

d.n..... Şöyle bi yazdıklarımı okudumda ne kadar daldan dala atlamışım , tam anlamıyla ordan burdan olmuş affola :)))

Kasım 18, 2008

İçiniz acıyorsa...


Son günlerde çocuklara yönelik her türlü istismarı okuyup içiniz acıyorsa, bu duruma seyirci kalamıyorsanız ;
http://kampanya.annecocuk.com/ sitesine girip alttaki kısacık formu doldurun ve gönderin. Yazılı olan metinle beraber adınız, mail adresiniz ve yaşadığınız yer TBMM Başkanlığı ve Çocuk ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığına gönderilecek.
Benimle beraber 1817 idi sayı en son, bakalım kaça ulaşacak...

Kasım 17, 2008

Günler Geçerken...

Selamm...
Yeni bir haftanın ilk gününü bitirdik bile,sonbaharın son ayını yarıladıkk artık kış gelsin kar yağsın diye bekler bile olduk...
Günler öyle çabuk geçiyor ki yakalamak yetişmek imkansız hafta sonu da aynen böyle bi çırpıda geçti... Gündüz evde kitap ,kahve ,müzik keyfiyle akşamlarsa dost sohbetleri ve sinema keyfiyle mi desem komedisiyle mi bilemedim :))

Eveeet gitsek mi gitmesek mi şeklinde karar verme sıkıntısı yaşasakta yok gidelim görelim de yorumlayalım diyerek sonunda izledik Mustafa'yı...

Üzerine çok şey yazıldı söylendi fazla bişey söylemek istemiyorum yalnız eleştirilerin de pek çoğuna da katılıyorum , kesinlikle Atatürk 'ü tabu olarak görmek gibi bi niyetim de yok ama filmde tabuların yıkılması gibi bişey de zaten söz konusu değil... Yine de bi kaç kelam etmesem rahat edemicem gibi geliyor...

~~ Detaylara fazla takılmayan benim için fazla detay noktalara değinilmiş, daha önce söylenmemiş şeyleri söylemek amacıyla fazla melankoliye girilmiş kıyıda köşede kalmış ufak anektotlardan bahsedilmiş ...
~~ Can Dündar için fazla acemice bi belgesel olmuş ...
~~ İngilizlerin bi deyimiyle '' Eksik bilgi vererek yalan söylenmiş ''...

Dünyaya Atatürk'ü tanıtmak maksadıyla yola çıkan bi belgesel çok daha başarılı olmalıydı,olmamışşş NOKTA NOKTA NOKTA

Uçurtma Avcısını okudum; Afgan halkının neler çektiğini oralarda kadın olmanın ,çocuk olmanın insan olmanın, ne zor olduğunu görerek hüzünlendim , şükrettim ama o duruma gelebilmekten ürktüm hem de çoook...

Nihayet Eylül' ü bitirdim ama itiraf ediyorum son 40 sayfasını atlaya atlaya okudum ne zorladı beni o kısacık kitap,Boleyn Kızı'na başladım 300 sayfasını devirdim bile... Kitap fuarına gidemedim bu yıl biraz sönükmüş üzüldüm yarın diye söz kestim...

Görüşmek üzre dolu dolu günlerde,okunan ,gezilen ,yenilen , içilen , izlenen kısaca yaşanan...

Kasım 11, 2008

2 Kitap , 1 Film ve Yedi Göller...

Hafta sonu okunmayan 2 kitap ,görülmeyen bir film ve gezilmeyen Yedigöller gezildi ve hepsinden de inanılmaz keyif alındı.Fotoğrafların hepsi Yedigöller' den bunlar benim makinemden çıkan sadece bir kaç tanesi ama kesinlikle görülmeli ,adım adım gezilmeli derim ben...
Cumartesi sabah 8 buçuk gibi kalkılıp kahvaltı yapılıp her ihtimale karşı denilerek mangal yanımıza alınıp yollar düşüldü.2 saat 20 dakika sonra harika manzaralar eşliğinde Yedigöller'e ulaşıldı.Kayadan oyulma bir tünel vardı görüntüsü çok enteresandı durup fotoğraflayamadım aklım onda kaldı onun için bi daha gidicem desem :))
Yedigöller'in girişinde pırıl pırıl bi hava ve Seringöl karşıladı bizi üzeri yapraklarla kaplı yaprakların renklerini söylememe gerek yok sanırım sarının kahvenin turuncunun her tonu mevcut.Sonra Büyükgöl yanıbaşında Deringöl derken her birinde manzara bambaşka büyüledi bizi.Sabırsız bizz eee dedik diğer göller nerde baktık Yedigöller krokisine hımmm yukardaymış sabırsazlanarak arabayla çıktık yukarıya ama yürüyerekte çıkılabilir hatta çıkarken şelale ve gülen kayalar da görülebilir.
Önce Kurugöl 'le karşılaştık kupkuru yeşermiş adeta sonra süzülerek Nazlıgöl karşıladı bizi nasıl güzel büyüleyici serildik hemen piknik masalarından birine iii ki dedik hazırlıklı gelmişiz temiz hava nasıl acıktırdı bizi önden sıcak çikolatalarımızı içtik sonrasında mangal keyfi yaptık,çok hoş yerler hazırlanmış mangal yapabilmek için sadece ızgara götürmek yeterli....
Sonra düştük yine gölleri dolaşmak için yollara Nazlıgölün etrafından dolaşarak ykarı çıkınca İncegöl'le karşılaştık o nasıl bi muhteşem görüntü adeta kartpostal, her tarafta fotoğraf çekenler bol miktarda... tabii ne yanı çekeceğini şaşırıyor insan, en çok İncegöl ü sevdik dolaştık yaprakların üzerine uzandık,bi sonraki sefere mutlaka kalmaya gelicez dedik,ardında Sazlıgöl gizlenmişti onu keşfettik...
''Uzuuuun Uzuuun yıllar önce ormanın deinliklerinde mavi küçük yaratıkların yaşadığı gizli bir köy vardı.Onlar kendilerine şirinler derlerdi ve çok iyiydiler.Sonra korkunç büyücü gargamel vardı,o kötüydü.Eğerr bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin.Belki Gargamelin çığlıklarını duyarsınız ve iyi bir çocuk olursanız belki de şirinleri bile görebilirsiniz'' sesleri yankılandı kulaklarımızda şirinler varsa eğer kesin burda yaşıyolardır diye her köşede onları aradık ama ya biz büyümüştük ya da yeterince iyi diildik rastlayamadık :(((

Şirinlerden umudumuzu kesince ormanın derinliklerinden gelen ''Baltalar elimizde uzun ip belimizde biz gideriz ormana hey ormana... '' seslerini takip ederek (ki gerçekten duyduk bu sesleri ) Yedi Cüceler' i Pamuk Prensesi aradık ama onları da Prens almış götürmüş çok mutlu yaşıyolarmış diye duyduk,göremedik :))
Her köşeyi dolaştık Pisagor ağacını gördük Gülen Kayaları aradık şelaleye tırmandık son derece keyifli bir gün geçirdik yine ama yine hem de daha uzun süreli tekrar gelmek üzere sözleşerek keyif içinde yola koyulduk :))

Cumartesi gece Destinayı bitirdim 2024 yılı İstanbul depremi olmuş ve Türkiye parçalanmış ve tüm Türkler dünyanın farklı ülkelerine dağılarak asimile olmuşlar,düşüncesi bile çok korkunç geldi... Pazar Son Ada okundu bir anda insanların olayların nasıl değişebildiği düşüncesi korkunç ... 40 ailenin herşeyden uzak huzur içinde yaşadığı bir ada kendine emekli diyen eski bir başkanın Ada ya yerleşmesi ile başta martılar olmak üzere tüm ada canlılarının hayatlarının bir anda değişmesi düşündürücü ...
Pazartesi akşam Isız Adam ı izledik uzun zamandır izlediğim en hüzünlü aşk ...
Üfürürkten Prenses çok güzel yazmış : Eğer canınızı yakmak istiyorsanız,kaybettiklerine yanmak veya kaybetmedikleriniz kıymetini anlamak istiyorsanız,hayat filmlerdeki gibi herzaman "mutlu son" ile bitmediğini idrak etmek istiyorsanız.. bu filme gidin..bizden birşey olmaz diye düşündüğünüz türk sinemasına saygı duyun.. bizim seslerimizle,bizim renklerimizle "aşkı" yaşayın.. Çağan Irmak'ın filmin sonunda " bize armağan ettiğini" söylediği bu filmi izleyin..Ve mutlaka ''Bana Yalan Söylediler ''i dinleyin...

Kasım 10, 2008

Atatürk ' ün Ardından !!!

Sene 1938... 10 Kasım...

İstanbul Üniversitesinde 9'u 5 geçe meşum haber duyulmuş...Bir Alman profesör var,hukuk fakültesinde... O da duymuş, şaşkın...
Derse girsin mi girmesin mi bir türlü karar veremiyor.O sırada aklına rektöre müracaat etmek geliyor.Hemen rektörün odasına gidiyor ve aralarında şu konuşmalar geçiyor:
~~'' Efendim mütereddidim . Acaba ne yapsam ?' '
~~'' Siz de böyle büyük bir adam ölünce ne yaparlarsa onu yapın. ''
İşte o zaman Alman profesör kollarını iki yana sarkıtarak: '' Biz de böyle büyük bir adam doğmadı ki ölsün '' der!!!
Dünya aramızdan ayrılışının 70. yılında dahi Atatürk'ün gelmiş geçmiş en büyük lider olduğunun farkında, bizdeki aklı evvellerse yok yalnızmış , yok rakı içermiş aymazlığı içinde,utanç duyuyorum ...
İnanç ve kararlılıkla aydınlattığın yolda fikirlerin ardındayız...

Kasım 08, 2008

La la la lallal la lalalalaaa....

Muhteşemdi gözlerimi kapadığımda hala o görüntülerle ve renklerle karşılaşıyorum ve huzur doluyorum...

Büyük , Derin , Serin , Nazlı , Sazlı , İnce ve Kuru Göllerin isimleri,hepsinin manzarası bambaşka ama hepsi kartpostal gibi...

Birbirinden muhteşem 335 fotoğraf var elemek ,eklemek,yazmak gerek ama önce dinlenmek :))

d.n..... Fotoğrafları daha büyük boyutta eklemenin mutlak bi yolu vardır kesinlikle vardır da benim öğrenmem lazım di mi ?? Eveeet yardım istiyorum çünkü fotoğraflar büyük boyken çok daha muhteşemler....

Kasım 07, 2008

Yedik,İçtik,Yedik,İçtik !!!

Gizli kaçamak çekilen köşede bekleyen fotoğraflar tadlarını özlediğimi fark ettiğim anda gün yüzüne çıktılar.... Yaaa kesinlikle bi restoranda otururken gelen lezzetlerin fotoğrafını çekmek çook zor geliyo ,ben yüzümü karartıp çekmeye kalkışıyorum ki sevgilim uyarmaya başlıyo yapmaa diye kötü kötü bakıyoo bunlar o arada fotoğraf çekermiş numarası yapıp çekilenler :))
Yukarıdaki lezzetler Ürgüp te yenilenler meşhur testi kebabı ilk Göreme de yedik bu şekilde geldi ve biz testiti kırdık ve içinden yedik bazı restoranlarda ise çalışanlar getirip yanınızda kırıyorlar ve bi tabağa koyup servis ediyolar ama bize kırmak çok zevkli geldi :))
Kırmızıların ne olduklarını bilmiyorum buruk bi tadı var....
Diğer kare Ehli Keyf kebabı restoranın adı da Ehli Keyf ;bonfilenin üzerini rendelenmiş kızarmış patatesle kaplamışlar üzerinede sarımsaklı yoğurt ve sos döküp buharlanmış brokoli ve karnabaharla sunmuşlardı çok lezzetli ve doyurucuydu ,restoranda kesinlikle çok şık ve de sunumları muhteşemdi ne istedikse şölen gibi geldi...

Trabzon'dann sadece bu kareleri buldum oysa ki neler yedik neler...Uzungölde saçda alabalık kuşbaşı doğranmış ve tereyağında kavrulmuş yanına pilav ve cipsle servis geldi süperdi alabalıkla pek aram olmamasına rağmen bayıldım yalnız biraz ağırdı yağ daha az olsa muhteşemm,mıhlama, kuymak tereyağında sahanda yumurta ilk aklıma gelenler...
Dağın içine oyulmuş 35 m lik asansörle çıkılabilen restoranda balık çorbası ,mezgit buğulama ve saç kavurma yedik ki hepsi çok lezzetliydi üstüne de yıllardır ağzına sütlaç sürmeyen ben bile gelen sütlaca tadına bakimm diye bir kaşık aldıktan sonra o kasenin dibi nasıl göründü fark etmedim bile öyle lezzetliydi ki kesin vardı bi püf noktası,öğrenmek gerek...

Sinop'taa bunlar fotoğraflayabildiklerim ama asıl fotoğrafını çekemeden bitirdiklerimiz var ki ara ara aklımıza vurur ahh Sinopta olup midye tava ,midye dolma yesek der dururuz bunca yerde midye tava yemişimdir ama Sinoptaki lezzete hiç birinde rastlamamışım ...
Burç kafede kesinlikle gece yıldızların altında oturup müzik dinleyip biranızı yudumlayın,Cevizli mantının tadına kesinlikle bakın ,balığın her türünü bulabileceğiniz limandaki restoranlarda kesinlikle yeyin,için,ara sokaklarda hamsi kuşu yeyin ,yolunuz Gerze ye düşerse Lila kafenin tostunun tadına bakın :)))
Aklıma vuran lezzetler yenilerinde görüşmek üzere ,dolu dolu yaşanan hafta sonları diliyorum...

Kasım 04, 2008

İstiyorummm....



Duvara monte edilebilecek kitaplık rafı ararken rastladım kendilerine,muhteşemler di mi??? Kesinlikle bi matematikçinin evine yakışabilecek en güzel zamazingo....
Bunu yapabilecek bi marangoz bulunur mu???? Ya da farklı fikirleri olan...

Mantar Topladıkk!!!

Son günler çok çabuk ve çok telaşlı geçti .Bayram kutlamaları ,ardından müfettiş telaşesi sonra mantar avcılığı sonrasında da Fen Bilgisi ve Matematik öğretmenlerine proje yarışması hakkında kısa bi sunuyla günleri geçirdik... Şimdiyse yazılılar başladı ve bir hızla soru hazırlama yazılıları okuma derken hiç bişeye vakit kalmadı bu ara bilgisayarın bize yaptığı tuhaflaşma oyunları da ayrı bi sorun...
Hafta sonu mantar avcılığı yaptık benim ilk mantar toplama maceram çooook bereketli geçti öyle çok bulduk ki buzdolabı mantarla kaplandı :)) Bu kış sadece kanlıca mantarı yicezz ...

Safranbolu da Kent Ormanının üst taraflarına doğru orman içinde kısa bi tırmanmadan sonra mantar bölgesine ulaştık Sonbaharın ormanda bıraktığı izler muhteşem Yedigöller Yedigöller diye sayıklamaya başladım o görüntülerden sonra...


Çoook zevkliymiş mantar toplamak bunu keşfettim ,İlk başlarda hiç umudum yoktu ama ilk mantar bize göz kırptıktan sonra ve yanında da bi sürü arkadaşını fark edince keyif başladı...

Bu kırmızı yaprakların altına gizlenmişler yaprak numarası yapıyorlardı adeta bi tanesini görünce o ağaçlığın etrafında pek çoğuna rastlamak içten bile diiil...

Şu aralar tam zamanı havalar da iyi giderken kaçırmayın bu keyfi.... Yağmur yağması ardından güneş açması mantarların oluşması için en mükemel ortamı oluşturuyormuş herkes ormandan elinde sepetlerle dönüyordu ki bu bir kaç haftadır böyleymiş...

Kanlıca mantarının bilimsel adı “Lactarius salmonicolor”dır. Farklı bölgelerde “Melki Mantarı” olarak da adlandırılır. Yenilebilir bir mantar türü olup oldukça lezzetli bir tadı vardır. Rengi turuncudur; açık sarıdan erik sarısına kadar değişir, kırmızı turuncu arası tonlarda ve daha çok bakırın oksitlenmiş hâlinin rengindedir. Izgarası yapıldığında ciğer ve böbrek tadındadır. Yahnisi yapıldığında ise et tadını verir. Yalnız, aynı görüntüleri taşıyan bir benzeri vardır ki çok zehirlidir. Bu iki çeşidi birbirinden ayıran özellik, gerçek kanlıcadaki mayhoş kokudur. Ayrıca diğerinin alt yüzeyi beyazdır. Gerçek kanlıcanın altı, üstü, içi genelde kırmızıya yakın tonlardadır. Genel görünüşle turuncu ve sarıdan ibaret halkalıdır, kenarda 1 milimetre genişlikte halka halinde açık parlak sarıdır ve belirgindir. Genel görünüşle turuncu ve sarıdan ibaret halkalıdır. Yeşil renkleme yoktur. Mantar gençken ortası hafifçe çukurdur, kenarı içeri kıvrıktır, büyüdükçe ortası daha da çukurlaşarak hemen hemen huni şekline döner.
Yenmesinden ziyade doğanın serin ortamında toplanmasının ayrı bir zevk unsuru olduğu kanlıca mantarının şapka büyüklüğü 5-15 cm kadardır. Sapı, 3-6,5 cm boyunda 0,8-2,5 cm kalınlığında, silindir şeklindedir. Renk bakımından portakal sarısı, dip kısmında kırmızımtırak sarı beyaz, yukarı kısmında şarap kırmızımsı turuncudur. Sapın etli kısmı kırmızı-pembedir ve koparıldığında turuncu renkte bir sıvı çıkarır. Gençken içi dolguludur, daha sonra şapkaya kadar olan alt kısımda boşlukludur. Etli kısmı kırmızımtırak sarı beyaz renkli, meyve kokulu ve yumuşak, sünger gibidir. Spor izi parlak kırmızımtırak sarı, tunç rengindedir. Yalnız, aynı görüntüleri taşıyan bir benzeri vardır ki çok zehirlidir. Bu iki çeşidi birbirinden ayıran özellik, gerçek kanlıcadaki mayhoş kokudur. Ayrıca diğerinin alt yüzeyi beyazdır. Gerçek kanlıcanın altı, üstü, içi genelde kırmızıya yakın tonlardadır.
Kanlıca mantarı, çam meşçerelerinde ve çam ormanı açıklıklarında, çayırlıklarda, Avrupa'da yapraklı ağaç ormanlarında, ilkbahar ve sonbaharda yağmurlardan sonra görülür.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails