
Selam!!!
Kısa bi süre yukarda gördüğünüz diyara yakın bi yerlerde olucam ( umarım :)) ) ama en kısa zamanda elimde bol fotoğraf hazinesiyle dönmüş olucam ...

Çok yoğun günler geçirirken yazmaya fırsat bulamadım ki bi müddet daha buralarda olamayabilirim .Birikmiş muffin ve bahar esintilerini eklemek istedim.Hep yanından geçerken renklerine bayıldığım çiçekleri fotoğraflamıştım.Bu bahar bi başka güzel...
Bu renklere bayılıyorum zaten en sevdiğim renklerdendir pembe bu aralar her yerde farklı tonu mevcut,ne hoş ...
Elinde makine ordan oraya geçen ben ve napıyorum die tuhaf bakışlar atan sevgilim öyle dolanıyoruz sokaklarda :))
Bu sarı çiçekler açmış ağaçcık en favorimdi... Gelir geçerken hep gözüme ilişir arabayla geçtiğim için resimleyemez çiçeklerini dökmeden çeksem die iç geçirirdim ama işte çektim gerçekte renkleri daha canlı ama akşam üstü olduğu ve de havanın kapalı olduğundan sanırım çok net çıkmadı.Adını öğrenemedik yanında çok hoş bi yaşlı teyze vardı sorduk ama oda bilmiyomuş kızları dikmiş bilen varsa lütfeeen :))
Başka bi sarı çiçek bunun galiba aynı cinsinin farklı renkleri de var bundan önce pek baharı yaşamadan yaza geçiş olurdu genelde ama bu yıl çok hoş herr yan cıvıl cıvıl...
Gelelim muffin ıma; Ankara yollarında yemek için yapılan muffin kalıplarım olmadığı için yayılan ama tadı acaip lezzetli olan muffın ı yeni keşfettiğim ve içeriğine bayıldığım çok hoş bi site olan ufuk mutfakta dan aldım. Siz de alın bence , harika bi görüntüydü gerçekten onun yaptıkları. Benim ilk denemem olduğu için artık bi dahaki sefere daha daha hoş görüntüler sunarım diyorum. Deneyin mutlaka çıtır çıtır haşhaş ve portakal inanılmaz derecede yakışmış birbirine ...
Sabah uyanıp havanın pırıl pırıl olduğunu görünce güzel bir kahvaltı yapıp hadi İnkumu na gidelim diyen eşimi ikna turlarıyla Amasra ya gitmeye karar verdik...Baharda Amasra inanılmaz derecede güzel her köşesini adım adım gezmekti amaç ama yine yetiştiremedik tabii...
Büyük İskender’in baldızı olan İranlı Prenses AMASTRİST, önce Karadeniz Ereğlisine (Heraklıu) gelin gelmiş, kocası ölünce oğullarıyla geçinemeyerek M.Ö. 300 yıllarında Sesamos’a çekilmiştir. Amasra’nın yeni baştan kurulması ve büyük kent görünüşü alması Prenses Amastrist zamanında olmuştur.
1460 yılında İsfendiyar oğulları üzerine bir sefer düzenleyen Fatih Sultan Mehmet Kastamonu ve Sinop üzerine giderken Amasra’ya da uğramış ve savaşsız teslim almıştır. Amasra yı görünce ''Lala lala Çeşm - i Cihan bu mu ola ?'' dediği an muhtemelen...
Biraz tarihten bilgi verdikten sonra dönelim yine günümüze ...
Çarşı içinde gezerken Deniz leri görünce ve de yanında Che olunca ancak bu kadar olur die düşündüm... Dün gece bildiğiniz üzre izlediğim tek dizi olan Hatırla Sevgili de Deniz lerin idamıydı konu ve çook etkileyiciydi çook.Gencecik insanları katletmek için insanın gözünün dönmesi lazım... Dönemin askeri savcısı hala pişman diilim diyebiliyor ya lanet olsun onun insanlığına...
selamm!!!
Annemim varlığından ötürü mutfakta yaptıklarım genelde tatlıyla sınırlıydı yani bi nevi mutfak tatilindeydim...Eee maalesef annem gidince iş başa düştü ,düştü ama unutmuşum benn :)) canım pek bişi yapmak istemeyince havaların da güzel gitmesi sebebiyle erken eve girmek de istemeyince pratik ne yapılabilir diye düşünüp uzun zamandır yapmadığım pizza yı yapmaya karar verdim.Bu tarif hamur mayası kullanmada ciddi sorunları olan ben için süper bi buluş... Hem çok pratik hem de süper lezzetli ...
Malzemeler:
Hamuru için ;
~ 11 kaşık un
~ 1 yumurta
~ 2- 3 kaşık yoğurt
~ yarım paket margarin ( ben göz kararı sıvıyağ kullandım )
~ 1 paket kabartma tozu,tuz
Üstü için ;
~ yarım bardak süt ve ketçap
~ dilediğinizce sucuk,sosis,mısır,bezelye,biber,domates,zeytin,kaşar...
Tüm hamur malzemeleri karıştırılıp hamur elde edilir,vakit varsa bi müddet dinlendirilir yoksa hemen yapılabilir .Bu ölçülerle 2 tane 24 cm lik pizza çıkabilir.Üstüne süt ve ketçap karıştırılarak sürülür ve malzemeler döşenir üzerine rendelenmiş kaşarın yarısı serpilir 180 derecede 25 dakika pişirilir kalan kaşar eklenerek bi 5 dakika daha pişirilip fırından alınır ve ketçap mayonez eşliğinde afiyetle yenir ...
Çanakkale Savaşları, dünya savaş tarihinin benzersiz örneklerinden biri olması yanı sıra sonuçları bakımından Türk ve Dünya Tarihi açısından önemli bir yere sahiptir.Çanakkale'ye gittiğimizde Gelibolu yarımadasında şehitliklere doğru yol alırken durup sorduk yol kenarında şehitlikler nerede diye yarımadanın her tarafı şehitlik yanıtını aldık ki bu bizi çook etkiledi. Çanakkale Savaşları’nda şehit düşen 253.000 şehidi simgeleyen anıtların en görkemlisidir Çanakkale Şehitler Abidesi önünde ay ve yıldız şeklinde döşenmiş mezar taşlarının her birinde Mehmet ve tüm illerin adı bulunmaktadır.
Biz bu toprakları o kadar zor kazandık ki savaşarak Çanakkale'den geçemeyip boğazlara giremeyen düşman sonrasında anlaşmalarla elini kolunu sallayarak boğazlara yerleşmiştir.Tıpkı şimdi yapılan özelleştirmelerle vatanın her önemli noktasını her değerini yabancılara satabildiğimiz gibi...Ne kadar kolay unutuyoruz Kurtuluş savaşı sırasında ülkenin her noktasında yabancıların olduğunu bi makinist,bi telgraf ustası bile bulunamadığından savaşın ne zor geçtiğini...
Dünyanın en kanlı deniz savaşlarından olan Çanakkale savaşlarında askerlerimiz sadece düşmanla savaşmamış aynı zamanda cephelerdeki zor şartlarla yoklukla pislikle savaşarak hastalıklardan da çok kayıp vermiştir.
Canakkale savasi sirasinda bir Anzak askeri tarafindan Gelibolu yarim adasindan Avustralya ya goturulen Turk askerine ait kafatasi Avustralya hukumetince 10 Mart2003 gunu Turk makamlara teslim edilmistir ve 18 Mart2003 gunu buraya defnedilmistir..Nasıl bozuk bi psikolojidir ki öldürdüğü bi askerin kafasını götürmek ...
Şehitliklerde gezinirken her bir şehit mezarına tek tek bakıp memleketlerini ve doğum tarihlerini gördüğümüzde hepsinin daha çocuk olduğunu düşündük 1. dünya savaşından yenik çıkmış bi imparatorluk çocuklarını savaşa alıyor cephane yok kıyafet yok kuru ekmek ve hoşafla zafer yazıyorlar çok duygulandık...
Bombasırtı : Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’anı kerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse kelimei şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Kanlısırt Anıt:
1. dünya savaşında askere alınmış baba Çanakkale savaşlarında oğluyla karşılaşıyor ve oğlunun kollarında can veriyor...
Seddülbahir Kalesi önünde, Cephanelik Şehitliği adı ile de isimlendirilen İlk Şehitler Anıtı 3 Kasım 1914’de İtilaf Devletleri donanmasından 6 kruvazörün açtığı bombardıman sırasında bir bombanın kale içindeki cephaneliğe isabeti sonucu meydana gelen infilakta ölen 5’i subay 81’i er olmak üzere savaşta ilk canlarını veren 86 şehidimizin anısına 1986’da düzenlenmiştir.
Atatürk’ün Saatinin Parçalandığı Yeri Simgeleyen Anıt
Çanakkale Savaşlarında 253.000 şehit veren Türk milleti onurunu, İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal’in, askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri savaşların kaderinin değişmesinde önemli rol oynamıştır.
ATATÜRK :
Nereye savaşa geldiklerinden bile haberleri olmayan Anzak lıların mezarlarının bulunduğu Anzak koyu...
Bahar'ın gelişi işte bu manzaralarla göründü bize...Her bir köşede başka bi çiçeklenmiş ağaç kümesi renk renk...Beyazı, pembesi ,sarısı ... Havanın parçalı bulutlu olduğu arada bir yağmurun serpiştirdiği bi günde gittik Ereğli'ye ...
Her ne kadar içini gezmesek te dışardan da hoş göründü gözümüze müze...
Gri bi gündü Ereğli'deydik ağaçların cıvıl cıvıl oluşu griyi unutturuyordu ama bulutların hali bahar geldi diye heveslenmeyin her an yağabilirim der gibiydi :))Sahil şeridinde dolaşırken yazın ne kadar güzel olacağını düşünerek izledik denizi gemileri ve bulutların dansını...
Ereğli'nin upuzuuun bi sahili var ,sahilde parklara Ereğli için önemli kişilerin isimleri verilmiş ve onları simgeleyen amblemler heykelle yapılmış.Yukarıdaki de tahmin edeceğiniz üzre işçi kenti olan Ereğli'nin işçi ,emekçi dostu olan Bülent Ecevit'in adı verilmiş olan Ecevit parkında bulunuyor...
Veee son olarakta ülkemizin Zonguldak'ın Ereğli'nin ekonomisinde büyük katkısı olan taş kömürünü 1829 yılında bulan Uzun Mehmet adına düzenlenen parkta bulunan heykel ...
Yazar : Necati Cumalı
Sürekli gerçeğini :)) yaptığım kumpirin bu seferde evde var olan minik patatesleri değerlendirmek için yalancısını yaptım.Gerçeğinin dibini kemirmek kadar keyif vermese de yalancısının da tadı ve görüntüsü gerçek kumpiri aratmadı ...
Daha önce bildiğiniz üzre :)) çilekli ve kalpli yapmıştım cheescake i bu sefer de portakallı olsun istedim... Önce makette labne peynirin azizliğine uğradım ,malzemeleri almış eve gelmiş ve tüm malzemeleri çıkarmış ve tabanı hazırlamış olduğum ve kremaya sıra geldiğinde aldığım labnenin çeşnili olduğunu ve de saatin 9 olmakta olduğunu farkedip bi kaynar sular dökülme moduna girip mecbur yollara düşüp peyniri değiştirme macerasıyla başladı cheesecake yapım süreci...
İşte cheesecake malzemeleri...
Taban:
~ 1 paket Burçak bisküvi,
~ 50 g tereyağ,
~ 1 kahve fincanı süt
Krema:
~ 2 paket Labne (400 g)
~ 1 kutu krema (200 ml)
~ 2 yumurta (oda sıcaklığında)
~ 3 çorba kaşığı un
~ 1 çorba kaşığı mısır nişastası
~ 1 su bardağı şeker
~ 1 paket vanilya
~ Yarım çay bardağı portakal suyu
Portakallı sos:
~ 2 çay bardağı portakal suyu
~ 1 çay bardağı su
~ 2 tatlı kaşığı nişasta
~ 2 çorba kaşığı tozşeker
Uzun zamandır bloğumu güncelleyemedim...Önce toparlanma telaşı sonra yerleşme derken fırsat olmadı.Artık annemin sınırsız yardımıyla yerleşip herşeyi nihayetinde düzene oturttuk...
Şu Çılgın Türkler Tiyatroda ; Büyük bir hayranlıkla kimi yerde gülerek kimi yerde hüzünlenerek gözlerim dolarak okuduğum kitap olan Şu Çılgın Türkler 'in tiyatroya uyarlandığını duyduğumda çok heyecanlanmış ve de meraklanmıştım...Pek çok kişiden ve gazeteden de övgü dolu sözleri duymuş ve okumuştum,Bartın'a turneye geldiğini duyduğumuzda da bi an önce izlemek için sabırsızlandık pek tabii...